30 Aralık 2009 Çarşamba
2009 un son günlerinde oğlumu beklediğim son günler...
Duygularım tarifi imkansız bir hal aldı. Doğuma dair belirsizlik, korkular, endişeler, heyecan, oğlumun yüzünün hayaliyle geçen uykusuz geceler, nasıl olur da iyi bir anne olurum soru işaretinin beynimde kapladığı ve başka düşüncelere izin vermediği zamanlar...
Herşey birbirine girmiş durumda.
Bugün 30 Aralık.... 2009 oğlumun geleceği heyecanı ile dolu dolu geçti, 2010 da oğlumun gelmesiyle taçlanacak. Bu nedenle hiç arkama bakmadan bekliyorum 2010 u. Çünkü yapacak çok şey var, öğrenecek, öğretecek, ders alacak, mücadele edecek...Yapmam gereken bu kadar çok şey varken, tabii ki arkama bakamıyorum. Önüme daha dik, daha net, daha kararlı nasıl bakarım sürekli bunu düşünüyorum. Anne olmanın nasıl bir sorumluluk, nasıl zor bir meslek olduğunu biliyorum annemden. O, fedakarlığı, vericiliği, sevgisi, ilgisi, pamuk kalbi ile kocaman 2 kızına annelik, 2 torununa ananelik yaparken görüyorum neler yaşadığını. Yorgunluğun, bitkinliğin, hayatın altında ezilirken annelik duygularının onu nasıl coşturduğunu her saniye seyrediyorum.
Annemin küçük, hoppa, sivri dilli, bencil kızı Tuğba olmaktan çıkıp başka sıfatlara bürünmek gerekecek bu sene. Ama "annesinin istediği her işin üstesinden gelebilecek kadar güçlü kızı Tuğba" elinden gelen herşeyi yapacak eminim. Yeni bir yıla girerken verebileceğim en büyük söz bu olsa gerek.
Minik balığımı beklerken, belki son postlarımdan biri bu... Aslında yazmak isteyip de yazamadığım daha birçok şey vardı. Hamileliğime nasıl doyamadıysam, burada anlatmakta da o kadar eksik kaldım. Canım oğlumun karnımdaki hareketlerini nasıl özliyeceksem, keşke daha çok not düşseydim de hiç unutmasaydım diye o kadar çok pişmanlık duyacağım. Oğlumu kollarıma aldıktan sonra burada yazmaya devam eder miyim bilmiyorum :S
USG fotolarına bakmaya doyamadığım oğlumun yüzünü görmek, sağlıklı olduğunu duymak için sabırsızlanıyorum.
Bir yandan da Rabbime dua ediyorum, içimdeki kıpırdayışlarını tekmelerini unutturmasın bana...
26 Aralık 2009 Cumartesi
38.Hafta... Ben bir SEVGİ KELEBEĞİYİM... Ben bir GÜLEN SURATIM...
Şimdi gelelim detaylara :)
Doktor hanım çok uğraştı oğlumun yüzünü gösterebilmek için, ellerini yüzüne kapatmış çekmiyordu veled. Doktorumuz karnımda ufak bir deprem hissi yaratıp kısa bir video görüntüsü yakaladı. Birkaç kare aldım videodan, ekliyorum...
Canım oğlumu gördüm ya... Gene hayat durdu. Gene şen kahkahalar ata ata çıktım hastaneden. İçim taştı taştı... Her yanı içimin mutluluğu kapladı...
Güzel oğlum benim, annesinin melek oğlu, minik balığı... :) Ah bu yüzüm gülmesin de ne yapsın? İşte bu yüzden "sevgi kelebeği" oldum bugün...
Şimdi biraz muayene sonuçlarından bahsedeyim. Doktoruma geçen hafta içi bir akşam ve gece boyunca süren, sıklaşmayan ve şiddetlenmeyen kesik kesik gelip giden ve sabahleyin kaybolan karın ağrımdan bahsettim. "Doğuma hazırlık sancıları olabilir, pelvik muayene yapalım bi bakalım açılma var mı" dedi. Muayene sonrasında rahim duvarının incelmiş olduğunu ancak hiç açılma olmadığını söyledi. Bundan sonra yine bu ağrıya benzer doğum ağrıları olabilirmiş. Hazırlıklı olmam gerekiyormuş !!!
22 Aralık 2009 Salı
Oğluşuma aldığım matrac badies :)
Biri oğlumun soyağacını gösteriyor :)
Diğeri de bebişim doktor önlüğüne aşina olsun diye:) Nasıl başlarsa öyle gidermiş :) Hemşirelere tembihliycem, ilk bu badiyi giydirsinler :))) Göbeği düşünce de tıp fakültesi bahçesine gömcem:) Bahçıvan oluyomuş :P
21 Aralık 2009 Pazartesi
Bebek şekerlerimiz seri üretim ile sunuma hazır...
İki meraklı kafa ve bu iki kafanın kocalarından bir ekip kurduk. Oturduk masa başına, görev dağılımını yaptık ve büyük bir azimle çalışmaya başladık. Bizdeki ekip ruhu görenin gözlerini yaşartacak cinstendi. Eller işliyor, çeneler ellere eşlik ediyor, TV de "Ezel" dizisi... Bitmeden kalkmak yok...
magnetlerin biberonlara yapıştırılması işi...
Şekerlerimiz magnetli :) Üstelik tüllü :) Üstelik silikonlu :)
Hep beraber hesaplıyoruz :
(60*80)+15+10+5+15+....+10= ?!??!?!?!?!?!??!?!?!
20 Aralık 2009 Pazar
37.Haftanın başı ve doktor kontrolümüz...
İlk kez NST ye girdik. 20 dk oğluşumun kalp atışları eşliğinde korkunç bel ağrısı ve nefes darlığı çekerek NST seansımızı tamamladık ve bebeğimin hareketlerinde sorun olmadığını gördük. İçimiz rahatladı :) Bir hafta sonra tekrar görüşmek üzere doktorumuzla vedalaştık.
Annemler burada, onlarla günler daha hızlı geçiyor. Bu hafta da çabucak geçicek biliyorum.... Sonra 2-3 hafta gibi kısacık bir zaman kalacak. Oğluma kavuşmama az kaldı. Heyecanım doruklarda... Kokusunu duyup, yumuşak tenine dokunmak için sabırsızlanıyorum.
Canım oğlum, sağlıkla, sıhhatle, huzurla, bereketle gel aramıza... Seni çok seviyorum...
16 Aralık 2009 Çarşamba
Evde geçen alışverişli günler...
Ellerim, ayaklarım, burnum, dudaklarım şiş...
Karnımdaki çatlaklar acımaya ve büyümeye başladı. Oğlumun yaptığı baskı karnımı öyle geriyor ki yağlamak sadece kısa süreli rahatlık sağlıyor o kadar. Artık çatlaklarımıza alıştık, çok da takılmıyoruz.
Beni asıl korkutan, 2-3 gündür ciğerlerimdeki patlıycakmış hissi. Yatarken hatta bazen de ayakta, yürürken öylesine daralıyorum ki, nefes alamıycam ölcem sanıyorum. Panik atak mı geliştirdim naptım:( Geceleri yatmamak için elimden geleni yapıyorum ama canım kocam o kadar yorgun geliyor ki, yatıp uyumak için sabırsızlanıyor. Çoğu zaman onu uyutup kalkıyorum...
Tabi bütün bu "son ay şikayetleri" devam ederken, evden dışarı çıkamama durumu da üstüme çökünce napıyoruuuuuuuuuuum? İnternetten bolbol alışveriş yapıyorum. Hepsiburada.com, gittigidiyor.com, e-bebek.com, bebefix.com dolaşıp duruyorum. Kredi kartım sıfırın altında buz tutmuş durumda :) Ama ben yıkılmadım, dişimi tırnağıma takmış, alışveriş yapmaya devam ediyorum...
Dün gittigidiyor.com dan verdiğim sipariş bugün erkenden geldi :) Portatif bebek hamağı...
0-12 kg bebekler için, katlanıp taşınabilen farklı renk seçenekleri olan kullanışlı bir hamak.
Tavsiye ettim gitti :)
Hastane çantam için bazı eksiklerimi de e-bebek.com dan sipariş verdim, bekliyorum. Nasılsa evdeyim kargocu kardeş. Bozuk paraları hazırladım. Öğren evin yolunu ;
Aman geç kalma erken geeeeeeeel,
Sakın geç kalma erken geeeeel....
La la lay lay la lay lay laaaaaaaayyyyyyyyyy...
Tiri lay lay la lay lay looooooooommmmmmmmmmmmmm.............
14 Aralık 2009 Pazartesi
36.Hafta...İki fotoğraf arasındaki farkı bulabilecek misiniz?
11 Aralık 2009 Cuma
Çatır çatır çatladım...
Oysaki daha beklenen doğum tarihine 1 aydan fazla var... Bu bir ay daha çatlıycam demek oluyor. Minik civcivim de sanki karnımın herhangi bir yerinden çıkmak istermiş gibi sert ve ani hareketler yapıyor.
Zeytinyağını bıraktık, şimdi de bebe yağı ile okşuyoruz meleği... Konuşa konuşa, şarkılar söyleye söyleye vıcık vıcık oluyoruz.
10 Aralık 2009 Perşembe
Doğum Hazırlıkları I
Ev artık misss gibi dalin kokmaktadır.
Haydi hep beraber.....:
Saçlarım ipek gibi...
Kokum bebek gibi...
Bütün millet dalinci,
Var mı, dalin gibi !!!...
Vak vak vak...
8 Aralık 2009 Salı
Babasının oğlu geliyor... Hem de sezeryanın ayak sesleri ile...:S
- Oğlumun kilosu 2512 gram.
- Amniyo sıvısı normal seviyede
- Kalp atışı, kan akışı, hareketleri normal
- Kafa çapı 3 hafta önde. Yani kafasını ölçünce 38 haftalık falan çıkıyor.
- Tansiyonum 11-7 yani gayet iyi
- Ödem yok
- Kilo olayını sormayın ben de unutayım
- Kafası aşağıda poposu karnımın sağ tarafındaki o tepede ikamet ediyor. Yani pozisyon normal doğuma uygun.
- Ancak kafası iri olduğu için doğum şeklim sezeryana doğru gidiyor. Yine de ilerleyen zamanlardaki muayenelerde netleşecek. Hala normal doğurma ihtimalim var.
- 19 Aralıkta kontrol için tekrar gidicez.
- Çok zor da olsa oğlumun güzel bir profil fotoğrafını çekti doktor hanım. Bu sefer eminiz ki oğlum babasına benziyor... Her yönüyle babasına çeker inşallah.
Böylece bu doktor ile hamileliğimin son virajına girmiş bulunuyorum. Umarım pişman olmam. Herşey güzel gider, güzel sonuçlanır...
Offffff............Endişeler, endişeler, endişeler... Defolun gidin artık!!!
7 Aralık 2009 Pazartesi
Bir hamile, doktorundan neler bekler?
- Yarın sabah randevum var.
- Oldukça güleryüzlü, kibar, hanımefendi.
- Ultrason konusunda kesinlikle kendini geliştirmiş.
- Sorularımdan veya endişelerimden kaçmıyor. Rahatlıkla aklıma gelen herşeyi danışabiliyorum. Ama yüzde yüz cevaplarından tatmin olmuyorum.
- Normal doğum konusunda bilmiyorum ama sezeryan konusunda referansları iyi.
- Özel, ün yapmış bir hastanenin doktoru olduğundan, hem hastane hem doktor gayet büyük çaba ve ilgi gösteriyor.
- Yarınki muayenemin gidişatına göre doğumu onunla yapıp yapmayacağım netleşecek.
- En son geçen ay gittim.
- Güleryüzlülük ve kibarlıktan çok, doğallığı ve neşesi ile dikkat çekiyor. Muayene ve ultrason sırasında espriler yapıyor. Hem neşeleniyor, hem neşelendiriyor. Çok ıvır zıvır detaylara takılmıyor. Ama sorduğum her konuda tatmin edici cevap ve ilgi alaka gösteriyor. Mutlaka rahatlatmadan geçmiyor.
- Ultrason konusunda zaten uzman. Birsürü fotoğrafla eve geliyorum. Hepsi de birbirinden güzel ve anlamlı.
- Normal doğumu hep vurguluyor. Normal doğurmam için gereken şartları sağlamamda yardımcı olmaya çalışıyor. Söyle yaparsan normal olur böyle yaparsan normal olmaz gibi.
- Özel ve ün yapmış aynı hastanenin İstanbul noktasında çalışıyor. Muayeneleri prof olduğu için diğerlerinin 3 katı değerinde. Hastane çok ilgili ama doktor prof. olduğundan aniden doğurmam durumunda yanımda olma sözü veremiyor. "Elini kocam tutsun ben doğum anında gelirim, gelemesem de nöbetçi doktor ile irtibat kurarım" diyor.
- Sezeryan olmam gerekirse bu doktor ameliyatımı yapsın istiyorum. Normal olursa İstanbula yetişememekten, doktora ulaşamamaktan korkuyorum. Nerede kiminle doğuracağımı bilmemek de doğum stresimi kat kat artırıyor.
- Seneleeeeerdir bu şehirde doktorluk yapıyor tanımayan yok. Rapor almak amacıyla bugün ikinci kez gittim.
- Konuşkan ve rahat biri. Ama kendi istediği zaman istediği konularda konuşuyor.
- Ultrason konusunda facia. Bugün heyecanla oğlumu görmeyi bekliyordum, yüzünü görmeyi bırakın, ekrana ne geldiyse onu anlattı. Sanki otobüse binmiş, pencereden gördüklerini anlatıyor.
- Doğumu onunla yapmayı düşünmediğimden normal doğum veya sezeryan hakkında yoklama gereği duymadım.
- Senelerce devlet hastanesinde çalıştığından, hasalarını umursamama, kendini bişey sanma durumları var. Randevulu olduğum halde 1-1,5 saat gecikmeli aldılar içeri. Rapor olayım olmasa yıkacaktım başına hastaneyi. Asistanın surat beş karış. Yüzüne bile bakmıyo insanın. Çok lazımdı sanki tipi bana.
- İyiki benim doktorum değil.
Aslında hamile bir kadının en çok ihtiyaç duyduğu şey, "kepek ekmeği ye, meyve sebze tüket, süt yoğurt...." muhabbetlerinden çok, hamilelik sürecini sakin, içi rahat, huzurla tamamlamaktır. Endişeler kaygılar hat safhaya çıktığında, doktoruna bunu anlatmalı, doktor da mutlaka bu kaygıları giderici cümleler sarfetmeli. Hele son aylarda moral motivasyon çok önemli. Doğum korkusu, gebeliğin en zor şartlarıyla üstüste gelince, insan doktorunu ağlayıp rahatlayacağı bir omuz gibi görmek istiyor. Bir kere doktor doğuma hazırlık, doğum ve sonrası için neler yapılması gerektiği ile ilgili bilgi vermeli, anne adayının endişelerini mutlaka gidermeli. Bir ay bekleyip, doktor randevusu gelip çattığında doktordan, internette hergün okunan birbirinin kopyası bilgileri dinleyip eve gelmek bence çok saçma. Doktorum beni dinlemeli, bana özel olanı anlatmalı. En uyuz olduğum şey de "gebelik hastalık değil, fizyolojik bir olaydır" ve benzeri cümlelerle anne adayının endişelerinin, sorularının boğazına tıkılması. Evet çok hassas olup herşeyi büyütmek iyi değil ama, insan da hergün hamile kalıp çocuk doğurmuyor ki canım!
Doktor civanım, öyle böyle 35 haftalık olduk. Çok iyisiyle çok kötüsünü kıyasladık. Şimdilik idare eder olanda karar kıldık. Yarın idare eder hanıma bir muayene olalım da. Sonra ona göre çizelim yolumuzu.
Bu belirsizlik beni nöldürüyor nuleyyyyynnnnnnnnnnnnnn... Nadam gibi nolun da narayışlardan bitkin düşmeyelim, post da uzamasın. Soora nokuması nişşkence oluyoooooor......
4 Aralık 2009 Cuma
Geldim blogum sana geldim....
29 Kasım 2009 Pazar
34.Hafta... Kurban Bayramı civarında hamileliğim...
- Herşeyin bir ilki vardır. Dışarı çıkmadan geçen 3. günüm... Hayatımda bir ilk olsa gerek...
- Üstelik annemlere gelen misafirlerle bile görüşmüyorum. Sebep domuz gribi falan değil. Picamalarımı çıkarmak istememem ve tocaman göbeğimle insanların : "-Ah canımmm baya şişmişsin..." tarzı cümlelerine muhatap olmamak. Bu yüzden gelenlere "-Tuğba dinleniyor" dedirtiyorum.
- Belimin arkasındaki "kuluç" mudur nedir ona benzeyen, belirli bir bölgede yaşayan ve hiç geçmek bilmeyen ağrı ile yaşamayı öğrendim. Allah jakuziyi icad edenden razı olsun...
- Önceleri uzun süre ayakta durduğumda başlayan pelvis kemiklerimdeki ağrı, şimdilerde pelvis kemiklerimde ve etrafındaki tüm kaslarda günün her saatinde var. Yatarken bacaklarımı hareket ettirmeme, ayakta iken yürümeme ve ayakta durmama engel oluyor. Korkum, doktorumun bu ağrılar hakkında beni tatmin edici yorum yapmayacak olması.
- Normal doğum yapan birkaç kişiye bu ağrılardan bahsettim. Herkes bebek aşağıda mı dedi... Bebek nerde bilmiyorum. Gördüm ki herkes doğum öncesi ve sırasındaki tecrubelerini neredeyse unutmuş. Ya da bilinçaltına atmış. Bu yüzden bugün uzun uzun yazıyorum.
- Toplam aldığım kilo 16 :) Nasıl oldu da 16 oldu anlamadım. Almam gerekenden çok çok fazla. Ama stres mevzusu yapmıyorum. Son viraja girmiş gibi hissediyorum. Alsam alsam 4 daha alırım. 20 ile tamamlarım diye düşünüyorum.
Yazdıklarımı okudum. Hep olumsuz şeyler gibi görünüyor. Aslında bunlar hep geçecek olan benim 9 ay 10 günlük yolculuğuma hareket katan şeyler. Bu ağrı,sızı, git,gel psikolojilerle oyalanıyorum aslında. Meleğim canım bebeğimin gelişini beklerken sabırsızlanmamın bıdı bıdısı :) Biran önce geçsin zaman, oğlumu kollarıma alayım, zaten diğer anneler gibi herşeyi unutucam biliyorum :)
Peeeh, kasık ağrısı da neymiş, fazladan 20 kilo dediğin nedir... Benim minik balığım sağlıklı, huzurlu, neşeli olsun da...
25 Kasım 2009 Çarşamba
Canım Babaannem... Mekanın Cennet olsun...:(:(:(
24 Kasım 2009 Salı
33.Hafta... İşyerinde geçen sayılı günler...
Tabi hamilelikten dolayı dışarı dönük olma durumu ortadan kalktı ama bu kez de çalıştığım için iş-ev arası monoton geçti 8 ay. Bugün itibarıyla tam 1 hafta oldu çalışabilir raporu alalı. Ama anladım ki daha fazla çalışamıycam. Otururken kalkıp adım atmak, uzun süreli oturmak ya da uzun süreli ayakta kalmak gerçekten işkence halini aldı. Wc ile oda arasındaki koridor sanki hiç bitmiyor yürürken.
Elimdeki işleri tamamlayıp, tamamlanan ve sorumlusu olduğum projeleri arkadaşlara devretmeye başladım. Halimi gören sen artık çalışma otur evinde yat dinlen diyor. Müdürüm bile acımaya başladı. Kendimi zorlayıp çalışmaya çalışmanın anlamsız olduğunu düşünüyorum.
Onun yerine psikolojik ve fiziksel olarak doğuma hazırlansam, evimde dinlensem, oğlumun hazırlıklarını tamamlasam daha iyi olacak.
Cuma günü kurban bayramı. Bugünü saymazsak bayrama kadar 1,5 gün daha çalışıcaz. Bayramdan sonra çalışmıycam gibi görünüyor...
Dün akşam kocamla oturup internetten, Emirin odası için yaptırdığımız mobilyanın kulplarını aldık. Şimdi merakla kargonun gelmesini bekliyorum. İşte bazıları :
- Babaannem hasta... Hem de çok... Son zamanları sanki, gözleri kapalı, sadece serumla besleniyor, kalkamıyor, konuşamıyor. Aklıma geldikçe üzülüyorum.
- Aldığım kilolara alışmaya başladım. Nasılsa doğumdan sonra veririm, nasılsa işyerinde son günlerim diye kendimi avutuyorum. Hata yapıyorum biliyorum...
- Doğum korkusu rüyalarımı tetikliyor. Kısa kısa kabus denilecek rüyalar görüyorum ardarda bitmek tükenmek bilmiyor. Bu beni gün boyu huzursuz yapıyor.
- Ellerim Shrek'in karısı fiyonanın elleri gibi şiş, sosis değil salam mubarek. Ayaklarım şişmiyor ama yüzüm ellerim baya bildiiniz şişme bot...
- Bugün itibarıyla 52 gün kaldı hesaplanan doğum tarihine... Aklıma geldikçe karnım ağrımaya başlıyor. Soluğu wc de alıyorum. Psikolojinin fizyolojik etkilerini görebiliyorum kendimde. Bu ayki dr kontrolümde Yıldız Hanımdan bu konuda yardımcı olmasını istiycem. Bakalım ne olacak...
- Bayramda kaynanamlara gitmiycem. Kocam ve babam sabah gidip kurbanı onlarla kesip gelecekler. Kimse benden oraya gitmemi beklemesin. Halim olsa çarşıya çıkıp bikaç eksik tamamlıycam. Herkesten anlayış lütfen...
Şimdilik bu kadar... Çok döküldüm :S
19 Kasım 2009 Perşembe
Bugün 19 Kasım... 3. Evlilik Yıldönümüm... Mutlu olmak için kocaman büyük nedenlerim var...
15 Kasım 2009 Pazar
Bebek odası kapı süsümüz... Emir yan gelip yatıyor:)
Oğlumun oyuncak bebeki olmıycak ama annesi hevesini bu kapı süsü ile alacak :) Gelip geçerken Emiri sever gibi seviyorum bu bebişi... Keyfe bakın :)
Teşekkürler Minimui, Teşekkürler Milupa:) Saygılar sevgiler hürmetler...
Genelde böyle çekiliş kura şans talih piyango konularında fakir ve beklentisiz olan ben, tabi bir telefon gelip ".............kazandınız" cümlesini duyunca baya şaşırmıştım. Kısa bir süre sonra da hediye sepetim özenle hazırlanmış bir kargo paketi ile elime ulaştı.
Birkaç gün sonra da tekrar telefon ile arandım ve paketin elime ulaşıp ulaşmadığını sordular. Takip etmeleri ve ilgili davranışları hoşuma gitti:)
Teşekkürler minimui...
11 Kasım 2009 Çarşamba
31.Hafta... Ve doğum korkusu Tuğba'yı içten içe kemirmeye başlar...
Köyde cayır cayır yanan sobalı bir odada bol meyveli, sebzeli, sütlü, pekmezli bir haftadan sonra, yeniden hayata dönmüş gibi dinç başladım 31. haftamız olmasına rağmen. Ve kocaman yusyuvarlak karnıma rağmen. Ayrıca anneanne picamalarıma, mısır püskülüne dönmüş batıl bir inançtan dolayı kestirip boyatamadığım saçlarıma. Ve gece krampları yüzünden topallaşan bacağıma...Fazladan aldığım kilolarıma... İşte rağmen yani saysam daha büsürü çıkar.
Oğlumun gelişimi, güzel yüzü ve yüzünün her bir mucizevi kıvrımının dışında, yeni bir mutluluk kaynağı olarak addedebileceğim pek birşey yok hayatımda ama sanırım bu da sahip olabileceğim biçok pekçok şeye bedel.
31. haftanın içindeyiz(30+5)... Haftaya yasal izin sürem başlıyor. Ve doğuma tam 2 ay kaldı. Doktordan çalışabilir raporu alıp 3-4 hafta daha çalışmayı planlıyorum. "Nasıl doğuracağım!!!!???" sorusu evde otururken beynimi yemesin diye çalışmak istiyorum. Başka bir amacım yok. Kış geldi, karnım burnuma yanaştı, çalışmak sabah erkenden evden çıkmak çok kolay değil. Sürekli oturup "çiş" için ayağa kalkınca adım atamamak, insanların "sana ne oldu böyle???" benzeri bakışları.... Zayıf ve fit insanlara olan kindarca tavrım falan tüm dengeler altüst oldu yani. İş hayatı bence bu noktadan sonra tatile çıkmalı. Evde gözlerden uzak geçirilmesi gereken 2 ay diye düşünüyorum.
Şu "Nasıl doğuracağım ?!^%&???&!!" düşüncesi travma oluşturmaya başladı. Korkudan nabzım, tansiyonum, glikozum falan ne var ne yok fırlıyo.... Normal veya sezeryan her iki şekilde de canım oğlum minik balığımın oradan nasıl çıkacağı, sonrası, öncesi, esnası gerçekten dehşet verici. Bu korkuyla yaşanmaz, Ocakın 15 ini beklemese de 1 inde falan geliverse, yeni yılla birlikte bir süprüz yapsa ailesine... Hani şu soru işaretine benzer tüm noktalama işaretleri son bulsa...
Biraz hastalıklı bi yazı oldu ama kısa kesiyorum... Farklı bi moda bürünüp öyle geleyim...
1 Kasım 2009 Pazar
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı tatili - Güzel geçen bir gün...
Yıllardır buraya her geliş güzeldir. Her gelişin tadı ayrı...
Tabi eskisinden daha çok yiyorum...
Hastayım... 29.haftanın son günü:(
21 Ekim 2009 Çarşamba
İşte bugün blog yazma günü dedim sabah saat 9 olmadan... Meğer "Seni özlemek birikmiş bir dağ gibi..."
Aslında oğlumu aşırı derecede özlemiş olmak bana soluğu burada aldırıyor bu bir gerçek!!! Aklıma geldikçe ağlayacak gibi oluyorum. Eve gidip albümü açıcam ve fotoğraflarına bakıcam minik prensimin..
MSN de gün sayıyorum... "Minik prens is coming soon -> 86"
Evlenmeden önce de düğüne günler kala başlamıştım buradan geri geri saymaya... E.A bıktık diyor senin bu gün saymalarından :D Daha canım kocam askere gitcek, Allahım o zaman nasıl saycam düşünemiyorum. Etrafımdaki insanlara acıdım şimdi. Ne kadar çekilmezim :S
Böyle saymalar hesaplamalar gerer insanı. Panik, stres, heyecan her türlü zararlı ruh haline sokar adamı...
Gtalk da oğlumu daha relax bekliyorum : "My little prince is coming soon :)"
28. haftaya yeni girdik. Toplamda 12 kilo almış bulunmaktayım. Son 2 kiloyu bir anda alıverdim. Geçen hafta kepek ekmekli kahvaltı hazırlamaya üşendim, poğaça, börek, simit muhabbetine girdim. Sonuç ortada. Pişmanım... Diyetisyene gidip bu işe bir dur demem gerekiyor.
Şimdiden disipline girdim. Akşamdan beslenmemi hazırlıyorum. Süt, meyve, haşlanmış yumurta, kepek ekmeği, peynir, zeytin... Tatlıları çok çok kısıtlı yiyorum... Emirim için...
Minik oğlum sağlıklı, normal bir kiloda doğsun. Ben de doğum sonrası şişme bot gibi ortada kalmiim...